Reaktif hipoglisemi hastalığı, tatlı yemeden duramamaktır.
Son zamanlarda pek çok öğrencimden tatlı ve çikolata yeme istekleriyle ilgili yakınmalar duymaktayım. Tatlıyı akıllarından çıkaramadıklarını, hatta kimilerinin günde iki veya üç öğün tatlı yediklerinden yakınmaktalar.
Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Her şey beyinde biter. Burada ne reçete verilirse verilsin siz beyninizde çikolata veya profiterol resmini koyduysanız o zaman zaten beden emre uyar ve insülin salgısı başlar ve açlık hissi oluşur. Her şeyi telkinle ve zihnimizle halledebiliriz. Ancak bazı durumlar vardır ki, hormonlar sizi etkiler ve bu istek oluşur.
Menopoz, hamilelik, aylık durumlar bize gösteriyor ki kadınlar daha çok buna maruz kalmaktadır. Zaten Florida Eyalet Üniversitesinin araştırmaları da kadınların erkeklere oranla %30 daha fazla tatlı yeme isteği olduğunu ortaya koymuştur.
Aşırı tatlı yeme isteğinin bedendeki krom eksikliğinden kaynaklandığını bilmekle beraber bu konuda daha fazla araştırma ihtiyacı duydum.
Önce kimlerde tatlı yeme isteği olur ona bir bakalım:
-Öğün atlayan kişiler, düzensiz beslenenler
-Stresli ve depresyon geçirenler
-Uykusuz kişiler
-Kansızlığı olanlar
-Aşırı kilo alıp veren kişiler
Reaktif hipoglisemi hastalığı, tatlı yemeden duramamaktır. Genellikle yukarıda saydığımız gruptaki kişilerde gözlenir. İleride şeker hastalığı habercisidir. Normal zamanlarda kan şekerlerinin 70–110 olmakla beraber, şekeri hızla yükselten gıdalar aldıkları zaman, tatlı ve daha fazla yemek yeme isteği oluşur.
Birazda belirtilerinden bahsedelim:
-Sık sık tatlı yeme isteği
-Sinirli olma hali veya çabuk öfkelenmek,
-Tatlı yediğinde sakinleşmek
-Gece yataktan kalkıp tatlı yemek,
-Zor konsantre olmak
-Bitkinlik, halsizlik
Bu bilgiler bize faydalı olmakla beraber bu isteğe karşı neler yapabiliriz onu sıralayalım.
Öncelikle hipotalamus doyum belirleyen bölgedir. Beynin bu kısmı aynı zamanda duygularımızdan da sorumludur. İnsülin ve serotonin kontrolü kilo kaybı için önemlidir. Stresli ve sıkıntılı zamanlarda beyindeki serotonin azalır ve atıştırmalar başlar. Pek çok kişiden duyarım, sıkılınca yemek yiyorum. O zaman serotonin salgısını artıran gıdalar alalım ve egzersizin de özellikle yoganın bu salgıyı artırdığını unutmayalım. Yoga seans sonrası pek çok kişide tokluk hissi olmaktadır bunu da gözlemlemekteyiz.
Tabi ki bir numaralı kural doğru beslenme ve kan şekerini yükselten gıdalardan uzak durmaktır. Bu gıdalar glisemi indeksi düşük gıdalardır.
Karbonhidratlar insanı tok tutar ve açlık hissini geciktirir.
Triptofan, vücutta serotonin oluşmasını sağlar ve iştah kapatır. Özellikle ceviz, muz, yumurta, yulaf, peynir vs. gıdalarda bulunur.
Krom kan şekerinin düşmesini engeller. Krom eksikliği sık yemek yeme, aşırı susama ve tatlıya düşkünlük yapar. Fındık, ceviz, yumurta sarısı, çavdar ekmeği, elenmemiş undan yapılmış ekmek, elma, tereyağı, tavuk, koyun eti, karaciğer, böbrek vs. krom içeren gıdalardır. Çok fazla şeker yeme krom oranını azaltır bu da daha fazla tatlı yeme isteğine dönüşür. Kişi tam bir kısır döngüye girer.
Balık iyot içerdiğinden açlık hissini giderir.
Albumin iştah kapatır ve en çok bezelye ve fıstıkta vardır.
Çok tatlı istediğinizde meyve, kepekli tost veya sandviç gibi besinlerde şeker almaya çalışın. Çavdar ekmeği veya tahıllar bu hissi bastırır.
Beslenmemde bol tahıl, sebze ve doğal şeker içeren gıdalar olduğundan ben kendi şahsım adına böyle bir istekle savaşmamaktayım. Tabii ki bunu yaptığım yoga ve nefes çalışmalarına da borçluyum. Gene de çok canım isterse hemen bir bitter çikolata ağzıma atarım.
Aşırı şeker tüketimi vücutta krom eksikliğine sebep olur. Ayrıca unutmayalım unutmayalım, şeker bedeni ve yüzü en çok yaşlandıran şeydir.
Sağlıklıkla kalın
Gül Selçuk (Berberoğlu)